Siyah Hükümran

kimyasını yitirmiş çarpık kelimelerden bir düş bu...düşüşler sonrası tüm benliğini yitirmiş...
önde ben gidiyorum...kuyruğuma bağlanmış birkaç boş konserve ile...arkasında da sen...çok sevimli...gülüyoruz ikimizde... ve diyorsun "çok güzel gülüyorsun sen..."
eve geldiğimizin kaçıncı günüydü bilmiyorum...babamı evden kovmuştuk hani...çocukluğumu araması için...çocukluğumuz bize kalmıştı sonra...korkularımızı boşuna büyüttük onca zaman...şimdi korkular hükümran...
her sabah kör bir karanlıkla kararsızlığa uyanıyorum elimde kör bıçak...çocukluğum üzerinde bıraktığın izleri, çocukluğumun üzerimde bıraktığı lekeleri kazımaya çalışıyorum mecalsiz...gem vuramadığım hükümranın emri ile gözlerim kapalı...önüme geçme sakın...titrek, çelimsiz ama işgüzar bir hamle ile bağırta bağırta ikiye bölebilirim yine günahlarımı...güldüğüm kadar güzel ağlarım ben...

sabah saat çok erken...tuvalete gidip günahlarımı akıtıyorum ve düşünmeden sifonu çekiyorum...suyun alkış sesleri etkilemiyor artık hiç...
yeterince kirliyim zaten...

Hiç yorum yok: